Maria del Mar Marais, DKH Proje Asistanı |
Bir anne ve altı çocuğu; Türkiye'nin Güneydoğusunda,
Diyarbakır'da yeni hayatlarına alışıyorlar
A mother and her six children adapt to their new life in
Diyarbakir, South East Turkey
4 Ocak,
Diyarbakır, Türkiye'nin Güneydoğusu
4th of
January, Diyarbakir, South-east Turkey
Altı çocuk
annesi Kafaa, Diyarbakır'daki evinin kapısını açıyor ve bizi yüzünde kocaman
bir gülümsemeyle karşılıyor. Sesi derinden ve güçlü çıkıyor. Çocuklarıyla
birlikte bir buçuk yıl önce Halep'ten kaçarak Türkiye'nin güneydoğusuna gelmiş.
Evlerine misket bombaları isabet etmiş. Kardeşlerin en büyükleri üçüz kızkardeşler, Diana, Aya ve
Sidrah (13); onları iki kız kardeş daha Rama (10) ve Elaf (6) takip ediyor; en
küçükleri ise Haydar (3). Eskiden akrabalarıyla tek çatı altında, herbir
ailenin kendisine ait tek odaya sığıştığı evde, 30 kişi beraber yaşıyorlarmış.
Kafaa, pek de ferah olmayan eski günlerini anımsayınca “"Bu savaş bizim
için o gürültülü ve kalabalık evden kurtulmamızı sağlayan bir lütuf oldu,"
diyerek şaka yapıyor.
Kafaa, a mother of
six opens the door to her Diyarbakir apartment and greets us with a big smile.
Her voice is deep and strong. She and her children fled Aleppo to south-east
Turkey one and a half years ago. Her house was hit by barrel bombs. Diana, Aya
and Sidrah (13) are the oldest and triplets, then come two more girls: Rama
(10) and Elaf (6) and finally comes Heidar (3), the only boy. They used to live
with 30 relatives in one house; in which each family had a room for themselves.
“This war was a mercy for us to be able to leave that noisy, crowded house” she
jokes, as she remembers her old and not so spacious life.
Çocuklar
yarısı boş olan derli toplu odada kanepede oturarak annelerinin konuşmasını
dinliyorlar. Kızlar benimle göz göze gelince
utanarak gülümserken Heidar haylazca yüzünü şekilden şekle sokuyor. Kafaa'dan çocuklarının kişiliklerini tarif
etmesini istiyorum. "Sidrah sözümden hiç çıkmaz ve kardeşlerine göz kulak
olur; diş doktoru olmak istiyor. Aya çok utangaçtır, evde oturmayı sever;
öğretmen olmak istiyor. Diana ise en güçlüleri. Alışverişe gider, satıcılarda
Türkçe pazarlık yapar. O da aşçı olmak istiyor. Rama biraz yaramazdır,
Diana'nın peşinden gitmek istiyor. Elaf kuaför olmak istiyor. Heidar ise daha çok
küçük, ona babasının Suriye'deki en iyi arkadaşının ismini verdik. Geçen hafta
kan zehirlenmesi nedeniyle hastanedeydi, çıktığında Türkçe konuşuyordu."
Heidar, annesinin kendisi hakkında konuştuğunu fark edince kıkırdamaya
başlıyor.
The children sit
on the sofa listening to their mum in their neat, half empty living room. The
girls smile shyly when they make eye contact with me, and Heidar naughtily
makes funny faces. I ask her to describe her children’s personality. “Sidrah always
listens to me and looks after her brother and sisters, she wants to be a
dentist. Aya is very shy, she loves being at home and would love to be a
teacher. Diana is the strongest, she loves going out shopping, she bargains
with the shopkeepers in Turkish. She wants to be a chef. Rama is quite naughty
and wants to follow Diana’s footsteps. Elaf wants to be a hairdresser and
Heidar is still very young, he was named after his father’s best friend in
Syria. He was in hospital last week for blood poisoning, he came out speaking
Turkish.” When Heidar hears his mum talk about him he starts giggling.
Bu ailenin
üyeleri, ECHO fonu ve Diakonie Katastrophenhilfe’nin desteği ile yürütülen
E-Kart'la Hayata Destek Programı'ndan faydalanıyorlar.
Program
kapsamında mültecilere, ayda bir kere doldurulan ve istedikleri gıda
malzemelerini satın alabilmelerini sağlayan elektronik kartlar veriliyor. Kafaa
iyi bir planlama yaparak bütün bir ay yetecek kadar yiyeceği kartla temin
edebilmiş; 15 kg un, 5 kg pirinç ve bulgur, 10 litre yağ, 10 kilo şeker,
yoğurt, yumurta ve taze sebzeler. Annesi evde her gün kendi ekmeklerini kendi
yaptığını söyleyince Diana, bana ikram etmek için ekmekten bir parça almaya
mutfağa koşuyor. Kafaa yaşadıkları
binanın merdivenlerini temizleyerek ve geleneksel bir tatlı olan “cevizli
sucuk” yapımına yardım ederek geçimini sağlıyor. İpe dizili cevizlerin koyu bir
şuruba bulanmasıyla hazırlanan cevizli sucuğun bir kutusundan 17 TL
kazanıyorlar. Okulda olmadıklarında kızları da ona yardım ediyor.
The members of
this family are beneficiaries of the Support to Life with E-Voucher Programme
funded by ECHO and supported by Diakonie Katastrophenhilfe. The program
consists of an electronic voucher that is charged once a month and allows
refugees to buy food of their choice in the market. Kafaa is very well organized
and manages to buy food for a whole month with the voucher: 15kg of flour, 5kg
of rice and bulgur, 10 litres of oil, 10 kilos of sugar, yogurt, eggs and fresh
vegetables. As she tells me that she bakes her own bread at home every day,
Diana runs to the kitchen to offer me some. Kafaa makes a living by cleaning
the staircase of their building and helping in the production of “cevizli sucuk”,
a traditional sweet that consists in walnuts on a string dipped in syrup, for
which she gets 17TL a box. Her daughters help her when they are not in school.
"Çok
şükür, Türkiye'deki durumumuz Halep'tekinden daha iyi; komşular başından beri
bize destek oluyorlar." Eşinin nerede
olduğunu sormaya çekiniyorum ama sonunda sormaya karar veriyorum.
"Kardeşleriyle birlikte Suriye'de," diye yanıt veriyor. "Onunla
telefonla konuşuyoruz. Ülkesini asla terk etmeyeceğini söylüyor. Bayrama
gelirse kalması için onu ikna etmeye çalışacağız." Doğrudan gözlerimin
içine bakıyor. Konuşurken sesi hiç titremiyor ve bu güçlü kadına gittikçe daha
fazla hayran olduğumu hissediyorum.
“Thank God the
situation here in Turkey is better than in Aleppo, the neighbours supported us
from the beginning.” I hesitate to ask where her husband is, but finally decide
for it. “He is in Syria with his brothers”-she answers. “We talk to him on the
telephone. He says he will never leave his country. If he comes for Eid, we
will try to convince him to stay”. She looks at me directly in the eyes. As she
talks her voice never trembles and I feel my admiration for this strong woman
slowly growing inside me.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder