Çiğdem Usta
İletişim Sorumlusu / Communication Officer
Hayata Destek Derneği | Support to Life
________________________________________________________________________________________
“Bıçağın ucundaydı
insanların hafızası
‘İnsan unutandır ve insan
unutulmaya mahkum olandır.’
unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman:
Ah!”
Ah!”
“On a knife edge was
human memory
‘Human is one who forgets
and one who is doomed to be
forgotten.’ And God would say:
‘Human is one who forgets
and one who is doomed to be
forgotten.’ And God would say:
Ahh!”
Didem Madak
Didem Madak
Her coğrafyada aynı mıdır ah’ın
anlamı? İnsan kayıpları için, yaşayamadıkları için, elinden akıp giden zaman için
ve de hayata tutunma telaşesindeyken bir yandan, aynı şekilde mi iç geçirir, ah
eder? Bir fotoğraf karesinde bir kadın yüzü yavrusuna dönük, çocuksa bana
bakıyor hem ürkmüş hem ürküten gözlerle... Bir kız çocuğunun gözlerinde
sorguluyorum şimdi; her coğrafyadan, her milletten, her kültürden insan o
yıkıcı duyguyu “ah” diyerek mi anlatır acaba?
Is the meaning of
“ahh” the same all around the world? Does everyone sigh or say “ahh” in the
same way for his/her losses, for those he/she can never experience, and for the
time that flies while trying to hold on to life? An image of a woman looking at
her daughter who is staring at me with her eyes that are both afraid and
scary... In the eyes of a child, I am now questioning whether people of any
region, nation or culture express this same disruptive feeling with an “ahh”?
A woman in a frame. A Yazidi. A mother. She is one of the 2.5 million refugees “hosted” by Turkey in the last 5 years. She is one of the 30 thousand Yazidis who ran away from Sinjar, northern part of Iraq, for their lives. Every one of them has a different story. It is one of the cruelest that is experienced by those Yazidis escaping from attacks of the ISIS. However, there is one thing that is true for every story, an abnormality we normalize as we talk about it: war-victimization.
Bilindik olması gerçekliğini azaltmıyor; insanlık, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük göç krizine tanıklık ediyor. Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana Suriye ve Irak’ta yaşayan 5 milyona yakın insan evlerini, dostlarını, gündelik yaşamlarını, vatandaşlık haklarını geride bırakarak ülkelerini terk etti. Hayatta kalabilmek için... İlk güzergahlardan biri, komşu ülke Türkiye’ydi. Bir komşuya misafir olarak gelmedikleri, ülkelerindeki şiddetin günden güne daha da derinleşmesiyle anlaşıldı. Savaş mağduru mültecilerin misafire ikramın ötesinde insani ve hayati ihtiyaçları vardı, hala var. Mülteci akını bugün de devam ediyor. İhtiyaçlar listesi uzuyor.
The fact that we know it does not make it less real; the world witnesses the largest migration crisis since the World War II. About 5 million people have left their homes, their friends, their daily routines, and their civil rights in Syria and Iraq since 2011 when the war started in Syria. They did it in order to survive... One of the first destinations is the neighbor Turkey. As the violence in their country has intensified day by day, it is now understood that they are not guests any more in the neighboring country they arrived. These refugees, victims of the war, needed humane and vital needs, which they still need. The flow of refugees continues even today. The list of needs is growing longer.
Fotoğraf karesindeki Ezidi kadın
–yüzü yavrusuna dönük, çocuğun gözleri bana- bu ihtiyaç sahiplerinden biri. Ve
biz, onun ve ailesinin ihtiyaçlarından haberdarız. Çünkü onlar, E-Kart ile
Hayata Destek Programı’ndan yararlanıyor.
The Yazidi
woman in the image, with her face towards her daughter whose eyes staring at
me, is one of them who are in need. And we are aware of her and her family’s
needs. This is because they are benefiting from what the Support to Life with
E-Voucher Program offers.
Avrupa Komisyonu İnsani Yardım ve
Sivil Koruma Ofisi fonu ve Alman yardım kuruluşu Diakonie Katastrophenhilfe
desteği ile Hayata Destek tarafından yürütülen proje, Diyarbakır, Batman, Urfa
ve Hatay başta olmak üzere sınır kentlerde mülteci ailelerin temel
ihtiyaçlarını karşılamak için geçen yıl başlatıldı. İhtiyaç sahibi mülteci
ailelere verilen e-kartlar aracılığıyla evinden uzakta yaşam mücadelesi veren mülteciler,
kendi seçimleriyle belirlenen mağaza ve dükkanlardan temel ihtiyaçlarını
karşılayabiliyor. Hanedeki kişi sayısına göre yapılan nakdi yardım, mülteci
ailelerdeki her bireyin ihtiyaçlar giderilirken söz hakkının olabilmesini
sağlıyor. Üstelik tercihlerini kendileri dile getirerek; kendi mahallelerinde,
bildikleri dükkanlardan, kendi kazançlarıyla alışveriş yapabildikleri günlerde
olduğu gibi... Bu nakit yardımı, ailelerin orta vadede ev ekonomisi ve geçim
kaynağı planlamasına odaklanmasını mümkün kılıyor. Ayrıca ikamet ettikleri
bölgede yerel ekonomiye katkı yaparak, bölge sakinleriyle iletişim kurmaları
için de bir kanal açmış oluyor.
The project
conducted by Support to Life with funding provided by European Commission’s
Humanitarian Aid and Civil Protection department and with support of the German
humanitarian organization Diakonie Katastrophenhilfe was initiated last year to
meet the basic needs of refugee families in the cities located near the border,
including Diyarbakır, Batman, Urfa and Hatay. Refugees who try to survive far
away from their homeland are able to meet their basic needs from any shop or
mall of their own choice with the e-vouchers provided to them. The cash
assistance provided to a family depending on the number of people in this
particular family gives every individual in the family the right to speak for
their needs. They can express their own needs; just like the old days, when
they were able to buy from familiar shops with their own money... This cash
assistance makes it possible for families to focus on the domestic economy and planning
their source of living in the medium term. Furthermore, they contribute to the
local economics of the area where they currently reside, creating a channel of
communication with the other residents of the region.
Programın kapsamı sadece e-kartlar
aracılığıyla sağlanan nakdi yardımla da kısıtlı değil. Öncelikli olarak kamp
dışında yaşayan mülteci aileleri merceğine alan program, bu ailelerin temel hak
ve hizmetlere ulaşımını desteklemeyi de hedefliyor. Vaka yönetimi ekipleri,
zarar görebilirliği yüksek mültecilerin sosyal haklar çerçevesinde
ihtiyaçlarını gidermelerine danışmanlık ya da doğrudan destek yoluyla yardımcı
oluyor.
The scope of
the program is not limited to the cash assistance provided with the e-vouchers.
With its primary focus on the refugee families living outside the camps, the
program aims to support these families so that they can access the basic rights
and services. The case management teams offer consultancy or direct assistance
services to help vulnerable refugees meet their needs within the framework of
social rights.
Fotoğraf karesindeki kadın
–yüzü yavrusuna dönük, çocuğun gözleri bana- binbir kaygısının içinde en çok
kızının geleceğini düşündüğünde ah edecek, biliyorum. Asla öğrenmemesi gereken
şiddet gerçeğini küçük yaşında tanıklık ederek öğrenen o kız çocuğu annesinin
ah’ına aynı delici bakışlarla cevap verecek. Fakat bir gün, yakın gelecekte bir
gün gözlerini daha güvenle, çocuk kahkahaları eşliğinde etrafına çevirebilmesi
için biz o kız çocuğunun ve annesinin yanında olmaya devam edeceğiz. Yeri
geldiğinde beraber gülümseyip yeri geldiğinde beraber ah ederek...
I know that the woman in the image, with her face towards her daughter whose eyes staring at me, would sigh with the deepest “ahh” when she thinks about her daughter’s future. And this little girl, who has learned as a direct witness the truth of violence which she should have never known, would answer her mother’s “ahh” by giving her the same penetrating look. But we always will be there for this little girl and her mother so that one day, in the near future, she can look to the future with confidence with nothing but laughter in her eyes. By laughing with them and crying “ahh”s with them...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder