10
Yıllık Mektup
Objektife bakabilme cesaretini
gösterenlere selamlarımla...
Sevgili Hayata Destek insanları;
Bir fotoğraf makinası
kadar rahatsız edici ne olabilir ki sizlerin çalıştığı alanda? Siz bin bir
güçlükle kazanılmış güven ve hassas dengeler üzerinde dans ederken burnunu en
mahrem anlara sokmaya çalışan bir fotoğrafçı hayal edin. İşte o benim. Sizin
yerinizde olsam ben bu adama dış kapının mandalı derdim. Emin olun ben kendimi
böyle görüyorum. Dış kapının mandalı olarak…
Sizlerin sahada yarattığı
güven duygusu üzerinden "sessizce" ilerlemeye gayret gösteriyorum.
Tamam kabul ediyorum, sessiz olamadığım zamanlar da oluyor.
Öyle ya da böyle bu
yürüyüş neredeyse 10 yılı aşkın süredir devam ediyor. Kapıdan kovulmadım ama
çok kapı yüzüme kapandı. Sizlerin desteğiyle başka bir kapıdan hatta pencereden
içeri girdim. Bir kare daha fazla çekmekten ziyade biraz daha zaman geçirip en
iyi kareyi çekebilmek için.
Belki de inandığım tek
şey, fotoğrafın değiştirebilme gücüydü. Oysaki fotoğraf tek başına bir şeyi
değiştiremez ve tek başına var olamazdı.
Ben her gün çektiğim
onlarca fotoğrafa yeniden bakarken bir yolculuğu, bir serüveni görüyorum
fotoğraf karesinden bana bakan gözlerde.
Suriye krizinin başından
bu yana sınır boyunca bata çıka sizlerle yol aldım. Bugün geriye dönüp
baktığımda aslında yol alan ben değil, "objektif karşısına geçme cesareti
gösteren" mültecilerin kendisi. Çamurun içinde yardım kolisini evine,
çadırına, konteynere taşıyanlar ya da günlerce yağmurun altında barınacak bir
yer arayışıyla dolananlar artık başka bir yaşamın paydaşı oldu. Bense sadece bu
değişimi fotoğraflayanım.
Hatay'da çektiğim bu son
fotoğrafa baktığımda nereden nereye gelindiğini çok iyi görüyorum.
Gülen yüzler… Acı ve umut ile umutsuzluğu harmanlayıp yeniden gülebilen yüzler… Sıcak bir sobanın yanında satın aldıkları kıyafetleri denemeye çalışanların yüzleri... Anneler ve çocuklar… Evet, biliyorum o kapı açıldığında dışarıdan soğuk hava girecek ve bu evin sadece tek bir odası ısınıyor. Yine biliyorum, üstelik bu alışverişin devamının olup olmayacağı büyük bir soru işareti. Ama ne fark eder ki? Yeniden, yarın bayrammış gibi kendi seçtikleri kıyafetleri alabilen mülteciler ve ısınabildikleri bir ev gülümseyebilmek için yeter.
Gülen yüzler… Acı ve umut ile umutsuzluğu harmanlayıp yeniden gülebilen yüzler… Sıcak bir sobanın yanında satın aldıkları kıyafetleri denemeye çalışanların yüzleri... Anneler ve çocuklar… Evet, biliyorum o kapı açıldığında dışarıdan soğuk hava girecek ve bu evin sadece tek bir odası ısınıyor. Yine biliyorum, üstelik bu alışverişin devamının olup olmayacağı büyük bir soru işareti. Ama ne fark eder ki? Yeniden, yarın bayrammış gibi kendi seçtikleri kıyafetleri alabilen mülteciler ve ısınabildikleri bir ev gülümseyebilmek için yeter.
10 Year Letter
With
my warm regards to those who have the courage to gaze into the lens of a
camera…
Dear People of Support to Life;
How disconcerting can a camera be, in your area of work? While you
tip-toe in the field with your hard-earned trust and fragile human
relationships, imagine a photographer who is trying to peek into those most
intimate moments… That’s me. If I were you, I would call that man an outlander
at best. Believe me, that’s how I feel too. An outlander…
I strive to “quietly” operate on the feeling of trust you people create.
Ok I confess; I am not always quiet.
Either way, this has been going on for almost 10 years now. I’ve never
been kicked out of a door, but many were shut in my face. With your help, I
stepped in through another door, or a window. Not to catch just another shot,
but to spend a little more time to get the best shot.
Maybe what I’ve been believing in is the power of photographs; their
power to change. But photos can’t change anything by themselves or even exist
by themselves.
Whenever I stop to look again at dozens of photos I take every day, I
see a journey staring back at me through those eyes in the shots.
Since the Syrian crisis began, I’ve been walloping and navigating along with
you along the border. Today, when I look back, I realise that I wasn’t the one
navigating, it was the refugees themselves, refugees who “have the courage to
gaze into the lens of a camera.” Those carrying the aid boxes through the mud
to their homes, tents, container-shelters, or those who walk under the rain for
days in search of a shelter; now they have become partners to a different life.
I am simply the one that photographed it.
I see the change much clearer as I look at this latest photo I took in
Hatay. Smiling faces… Faces that can fuse together pain and hope and
hopelessness, and still smile again. Faces that cosy up to the warm woodstove
and try their newly-bought clothes on. Mothers and children. Yes, I do realise
that as soon as that door opens cold air will rush in and this house has
heating only in one of its rooms. I also realise that no one knows if there
will be another day of shopping after this one. But why should it matter? Just
seeing this moment, seeing the refugees pick their new clothes as if there is a
festival coming tomorrow, in a house they can heat; that’s enough reason to
smile.
Kerem Yücel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder