E-kartla Hayata Destek Projesi
Yöneticisi Rezan Kadr’in
portresi ©2015/NATALIA SANCHA
11 Eylül 2015
Rezan ile Diyarbakır Hayata Destek ofisinde buluşuyoruz.
Bahçede yalnız değiliz; bir köpek, bir kedi dört ördek ve bir kaplumbağa
röportajımız sırasında bize eşlik ediyor. Rezan Şam’da, aslen Urfalı (Türkiye) olan
ailesinin yanında büyümüş. Ardından bir süre yurt dışında kaldıktan sonra, 2011 yılında tüm ülkeyi etkisi altına alan;
herkes için adalet, eşitlik ve özgürlük talebinde bulunan ayaklanmaya katılmak
için Suriye’ye dönmüş. Diğer birçok protestocu gibi, Rezan da hapse atılmış,
işkence görmüş, sonunda Suriye’yi terk etmek zorunda bırakılmış. Dört yıl
içinde, ülkedeki durum en vahşi silahlı çatışmalardan birine dönüştü. Öyle ki
bu durum, Suriye Siyasi Araştırma Merkezi’ne (SCPR) göre, yarısını sivillerin
oluşturduğu düşünülen 470.000 kişinin ölümüne neden oldu ve 2,7 milyonunu Türkiye'de
kayıtlı mültecilerin oluşturduğu 11 milyon kişiyse yerinden edildi. Avrupa Komisyonu İnsani Yardım ve Sivil Koruma Ofisi (ECHO) tarafından finanse edilen ve
Diakonie Katastrophenhilfe tarafından
desteklenen E-Kartla Hayata Destek Programı şu an Türkiye’nin
güneydoğusunda uygulanıyor ve 2016’nın sonuna dek devam edecek.
Kendinizi tanıtın
lütfen:
Adım Rezan, Şam’da büyüdüm ve 2008’den bu yana
Türkiye’deyim. Hayata Destek için 3 yıldır çalışıyorum ve şu an Batman ve
Diyarbakır’daki E-Kartla Hayata Destek Programının proje yöneticisiyim.
Suriye’deki
çocukluğunuzu düşündüğünüzde aklınıza neler geliyor?
Suriye’yi düşündüğüm zaman aklıma arkadaşlarım geliyor. Her
yerde karşınıza çıkmayacak türden arkadaşlıklar... Yıllar geçip de geriye
baktığınız zaman, öyle arkadaşlar bulmanın çok zor olduğunu anlıyorsunuz.
Arkadaştan çok kardeş gibiydiler. [...]
Sizce E-Kartla Hayata Destek Projesinin
mültecilerin yaşamında ne gibi bir etkisi var?
Onların yaşamını kolaylaştırıyor çünkü eve yiyecek
götürememe kaygısını azaltıyor. Böylece insanlar eğer bir gelirleri varsa, onu
başka ihtiyaçlarını karşılamak için kullanabiliyorlar. [...] Koşulsuz nakit
kartlarıyla çalışıyoruz çünkü bu, yararlanıcılara daha çok esneklik sağlıyor,
temel ihtiyaçlarına öncelik verip ona göre harcama yapmalarını mümkün kılıyor.
Bu projeyi
gerçekleştirirken hangi zorluklarla karşılaştınız?
Temel olarak iki zorlukla karşılaştık. Birincisi Batman ve
Diyarbakır’daki siyasi durumla ilgili. Bu bölgelerde, sokağa çıkma yasakları,
silahlı çatışmalar ve asker var. Biz, gösterilerin düzenlendiği en kalabalık,
en tehlikeye açık yerlerde de çalışıyoruz. İkinci sorun projeden yararlanacak
kişilerin seçimi için kullanılan kriterlerle ilgili. Tabii ki herkesin desteğe
ihtiyacı var ama biz en zor durumda olan aileleri seçiyoruz ve onları programa dâhil
ediyoruz. Ne yazık ki durumları biraz daha iyi olan (geliri olan) aileler de
destek talebinde bulunuyor ve kayıtları alındıktan sonra neden kendilerinin de
programa dâhil edilmediklerini soruyorlar. [...] Bu, baş edilmesi oldukça güç
bir durum, her ne kadar bir acil şikâyet hattımız olsa da.
E-Kartla Hayata Destek Programını uygulama sırasında yaşadığınız en
ümit verici an neydi?
Kişisel olarak, ben pek sahada bulunmuyorum. Ama ailelerin
Vaka Yönetim birimlerini kullandığını görmek güzel. Birçok mülteci kendisi gelip
kaydoldu programımıza. Genel olarak sağlık sorunlarıyla ilgileniyorduk ancak
okulların açılmasıyla birlikte eğitimle de ilgilenmeye başladık. Beslenme
derslerine kadınların yoğun ilgi gösterdiğini görmek de güzel. Bu dersleri daha
sağlıklı bir yaşama erişmek için bir adım olarak görmenin yanı sıra, sosyal bir
etkinlik olarak da görüyorlar.
Sizce Türkiye’deki
mülteciler için en önemli insani yardım nedir?
Geçim kaynağı ve dil becerisi ki bunlar kariyer yapmaya
başlamak için gerekli araçlar.
Neden?
Çünkü çatışma gittikçe uzuyor ve insanlar yeni ülkelerinde
bir meslek öğrenmek zorundalar. Türkiye’de bir süre kalacaklar; dolayısıyla
dili bilmeleri gerek ve bir gelir kaynağına sahip olmalılar.
Eğer “ülkelerine geri dönmeleri lazım” derseniz doğru
söylemiş olursunuz ama sizce bu iyi bir fikir mi? Şu an radikal gruplar, IŞİD
ve mezhepsel sorunlar sebebiyle durum iyice karmaşık hale geldi. Daha da
kötüleşti. Suriye’nin eski haline dönmesi çok zor. İnsanlar değişti. Ruh
halleri alt üst oldu, korkunç şeyler gördüler. Ama umarım yakında ülkemizi
tekrar kuracağız ve onu eskiden olduğundan daha iyi yapacağız.
En çok neye ihtiyaç
duyduklarını söylemediniz.
Suriyelilerin eski ruh haline ihtiyaçları var ama bunu
bulmak çok zor. İnsanlar çok korkunç deneyimlere maruz kaldılar. İnsanlık dışı
şeylere…
Ve siz eskiye
dönmenin mümkün olmadığını düşünüyorsunuz?
Hayır, hayır. Belki en az 10 yıl sonra. Savaş yüzünden milyonlarca
çocuk ve gencin yıllarca eğitim almadan yaşadığını anlamamız gerekiyor. Eğitim
açısından baktığınızda, bu yok edilmiş bir nesil demek.
Umudu nerede
bulabiliriz öyleyse?
Herkes umudunu kendi içinde bulmak zorunda. Çünkü insanlar Suriye’nin
dışında da mülteci olma durumuyla baş etmek zorundalar. Eğer mültecilere yardım
etmek istiyorsanız, onları mülteci olarak görmeyi bırakın. Güçlü olmalı ve
yollarına devam etmeliler çünkü çok fazla destek göremiyorlar. Kendilerine
yeten bireyler olmaları çok önemli. Ya gidip savaş bittikten sonra bile istikrarsız
olacak bir sistemde yaşarsınız ya da terk edersiniz. Ve ikisi de çok zor.
Eğer yardım etmek
isteyen ama Suriye’nin durumunu yakından bilmeyen insanlara bir mesaj
gönderebilseydiniz, onlara ne söylerdiniz?
Basit mesaj şu: Gözlerinizi ve kulaklarınızı açmanızı
diliyorum. Eğer Suriye’de ne olduğunu anlamak istiyorsanız, insanları dinleyin,
medyayı değil. Şimdi bunun için bir fırsatınız var çünkü kapınıza kadar
geldiler. Suriyelilerin insan olduğunu anlamak zorundasınız. Suriye inanılmaz
derecede zengin, çok kültürlü ve çok dinli bir tarihe sahip güzel bir ülke. Bu
ayaklanmayı başlatan insanlar sizin gibiler, sizin gibi özgürlük ve güvenlik
içinde yaşamak istiyorlar ve sizin gibi insanlar. Sadece anlamaya çalışın ve
onları tanımadan yargılamayın. [...]
“IF YOU WANT TO HELP REFUGEES STOP LOOKING AT THEM AS
REFUGEES”
11 of September 2015
I meet Rezan in the new STL office in Diyarbakir. We are not alone in the garden: a dog, a cat, four ducks and a turtle accompany us during the interview. Raised in Damascus with his family originally from Urfa (Turkey), after spending some time abroad he returned to Syria in 2011 to join the peaceful uprising that swept across the country calling for achieving justice, equality and freedom for all. Like many fellow protesters, Rezan was imprisoned, tortured and forced to leave Syria. Four years on, the situation has become one of the most brutal armed conflicts that has left over 470,000 deaths, according to the Syrian Centre for Policy Research (SCPR), half of whom are believed to be civilians, and displaced around 11 million people, 2.7 million of who are registered and seeking refuge in Turkey. The Support to Life with E-voucher Program: a cash assistance and protection program funded by ECHO and supported by Diakonie Katastrophenhilfe, is currently being implemented in South east Turkey and Istanbul and will be ongoing until the end of 2016.
Introduce yourself please:
My name is Rezan, I grew up in Damascus, and I am in Turkey since 2008. I have been working for Support To Life for three years and now I am the Project Manager of the Support to Life with E-voucher Program in Batman and Diyarbakir.
What comes to mind when you think about your childhood in Syria?
When I think about Syria, I think about friends. Friends you cannot find everywhere. When years pass and you look back, you realize that these kind of friends are difficult to find again. They were brothers more than friends. […]
In your opinion what impact does the Support to Life with E-Voucher project have on refugee’s lives?
It makes their life a lot easier because they don’t have to worry so much about bringing food home, so they can cover other expenses with their income, if they have one. […] We are concentrating on unconditional cash vouchers, because it gives more flexibility to beneficiaries, allowing them to prioritize their essential needs and make purchases accordingly.
What challenges have you faced while implementing this Project?
We have basically had two main challenges. The first one is due to the political situation in Batman and in Diyarbakir. We have curfews, armed clashes, military presence and we operate in the most crowded and vulnerable areas, in which also the demonstrations take place. This is the security aspect. The second one has to do with the criteria for selecting our beneficiaries. Of course all people need support but we choose the most vulnerable families and based on that we include them in our program. Unfortunately other families that are a bit better off than the most vulnerable (they have some income) want to be included and ask why they are not after doing the registration with us. […] That is difficult to deal with, even though we do have a complaint hotline.
What is the most rewarding moment you have had during the implementation of Support to Life with E-voucher Program?
Personally, I am not so often in the field. But it’s good to see that families are also using the Case Management component. A lot of people have registered themselves. We were dealing mostly with health problems but now with the school season starting we are dealing with education. It’s good to see that the nutrition courses see a high attendance of women. They consider it as a social activity apart from being interested in having a healthier lifestyle.
What type of humanitarian aid do you think is most important for refugees now in Turkey?
Livelihoods and language skills.. The necessary tools to start building a career.
Why?
Because the conflict is getting very long, and people have to learn a profession in their new country. They will stay in Turkey for some time so they need to know the language and have a source of income.
What do you think Syrians need most in this moment?
If you say “They need to get back to their country”, that’s right, but, do you think it’s a good idea? Now things have become more complex with the Islamist groups and ISIS, problems between sects… It’s got worse. It’s very difficult to return to what Syria was like before. People changed. Their mentality is destroyed, they have seen very terrible things. But hopefully we can rebuild our country all together soon, and make it even better than it was before.
You did not answer what do they need the most...
They need the old mentality of Syrian people, but this is very difficult to find. People have witnessed too many horrors already. Things beyond humanity.
And you think there is no way to get back?
No no… Well maybe after minimum 10 years. We have to realize that millions of children and youth have lost years of education because of the war. And this becomes a destroyed generation, speaking from an educational point of view.
So, where can we find hope?
Each person has to find hope in himself. Because even out of Syria they have to deal with the status of being a refugee. If you want to help the refugees stop looking at them as refugees. They have to be strong and move on because there is not much support. It’s important that they become self-sufficient. Either you go and live under a system that will be unstable even after the war ends or you leave. And both ways are very difficult.
If you could send a message to people who want to help but don’t know in first person about the Syrian context, what would this be?
Simple message is: I wish you open your eyes and ears. If you want to understand what is happening in Syria listen to the people, not to the media. Now you have the opportunity because they are on your doorstep. You have to realize that Syrian people are human beings. Syria is a beautiful country with an amazingly rich multi-cultural and multi-religious history. The people that started this uprising, these people are like you, they want to live in freedom and security, and they are human like you, just. Try to understand and don’t misjudge before you get to know them. […]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder