12 Nisan 2016 Salı


Tuçe Girit
Hayata Destek Derneği / Support to Life

Arkadaşım İlyas

Nisan, 2016

 “Güvende olsak, akrabalarımızın yanına dönebilsek keşke.” 

Babası için ayakkabı almaya gelen 14 yaşındaki küçük adamla Fidanlık Kampı’nda tanıştım. Konuşmaya katılabilmek için uzaktan meraklı gözlerle bizi izleyen İlyas’ın samimi gülümsemesi beni ilk etkileyen şey oldu.

Ekip arkadaşlarımla İngilizce konuşurken kulak misafiri olan İlyas heyecanla az çok İngilizce, Türkçe ve Almanca konuşabildiğini söyledi. ‘Hadi o zaman İngilizce konuşalım’ dediğimde ise gururlu bir duruşla ‘Tamam’ dedi, başladı anlatmaya.

“Ben Iraklıyım ama şimdi Diyarbakır’da yaşıyorum.”

5 kardeşin ortancası olan İlyas Irak, Şengal’de ailesiyle birlikte yaşıyormuş. Çatışmalar başlayınca önce Zaho’ya sonra 15 saat dağ yollarında yürüyerek Cizre’ye kaçmışlar. Bir ay sonra da Diyarbakır Fidanlık Kampı’na ulaşmışlar.

“Burası ev değil, yaşamak biraz zor. Ama yine de ailemle Diyarbakır’da olabilmek güzel.”

Okula gidemiyor ama gitmeyi çok istiyor. Şimdilik Hayata Destek Derneği’nin kamp alanındaki etkinliklerine katlıyor. Hayali, tıpkı mahallelerimizdeki çocuklar gibi, büyüyünce futbolcu olmak.  Şakayla karışık kamptaki patlamış topları sorduğumda, “ben bilmiyorum, ben yapmadım” diyor.

E-Kart ile Hayata Destek Programı’ndan yararlanarak gıda alışverişlerini yaptıklarını söyleyen İlyas, Kışa Hazırlık Programı kapsamında da önce babasına sonra kendisine ayakkabı alabilmiş.

İlyas’ın omuzlarındaki yük bizim tanıdığımız yaşıtlarından daha fazla. Çocuksu hayallerinin dışında gerçekten ne istediğini sorduğumuzda ise tanıştığımız tüm mültecilerden aldığımız aynı cevabı alıyoruz;

“Şengal ya da Almanya fark etmez, sadece güvenli bir yerde yaşamak istiyoruz.”

Savaşın olgunlaştırdığı çocuklardan sadece biri olan arkadaşım İlyas’la yeniden bir şekilde, kampta ya da daha da güvenli bir yerde, görüşmeye söz verip vedalaştık.

My Friend, İlyas

April, 2016

 “I wish we were safe,and return back to our families.” 

I met the 14-year-old young man, buying tennis shoes for his father, at Fidanlık Camp. İlyas’ sincere smile was the first thing that struck me as he was eagerly watching us to join the conversation.

İlyas overheard me talking with my colleagues in English and excitedly told us that he could speak some English, Turkish and German. Once I said ‘Okay, let’s speak in English’, proudly said ‘Yes’ and started sharing his story.

“I am Iraqi, but now I live in Diyarbakır.”

İlyas, middle one of 5 siblings, used to live in Sincar, Iraq with his family. Once the conflict started they fled to Zaho, from there they walked 15 hours to Cizre. A few months later they came to Diyarbakır Fidanlık Camp.

“This is not a house, it’s hard to live here. But still, it is nice to be with my family in Diyarbakır.”

Although he really wants to, he is unable to go to school. He is currently attending to the Support to Life activities at the camp. Just like the children from our neighborhoods, his dream is to be a soccer player one day. When I ask him –jokingly– about the torn balls at the camp, he says
 “I do not know, I did not do it”

İlyas can do his food shopping the Support to Life with E-Voucher Program and was able to buy shoes for himself and his father within the scope of Winterization Program last February.

İlyas has more to carry on his young shoulders comparing the other children in his age group. Putting aside his childish dreams when we ask what he really wants, the response is the same as any other refugee.

“Sincar or Germany, it does not matter. We only want to live in a secured place.”

My friend İlyas, one of the many children who were forced to grow up by the war, and I promised each other somehow to meet again at the camp or another secure place.